2 Nisan 2009 Perşembe

KULLANILABİLİRLİK (USABILITY)

Kullanılabilirlik, insan-bilgisayar etkileşimi için en önemli kavramlardan biridir. Günümüzde internet kullanıcılarının artması ve paralelinde markaların interaktif pazarlamanın önemini kavramasıyla online mecralar mercek altında izlenmeye başlandı.
Kullanıcı siteyi ziyaret ettiğinde amacına kolayca ulaşması ve sürekli tercih edilir bir web sitesi olabilmesi için kullanılabilirlik (usability) testlerine önem arttı.
Sayfaların analizi yapılırken kullanıcıların davranışları izlemek en doğru sonuca ulaştıracak yöntemlerden biridir. Eye tracking diye adlandırılan ve insan-bilgisayar etkileşiminde kullanılan yöntem kullanıcının siteyi ziyaretinde ilk bakılan noktaların işaretlenmesini sağlamaktadır. Siteyi ziyaret eden kullanıcı ilk anda nereleri okuduğunu, hangi animasyon tarzının dikkatini çektiğini veya hangi sayfadan nereye bakarak siteden çıktığını gösteren eye tracking testleri site üzerindeki gelecek adımlarda doğru stratejilerin belirlenmesinde önemli bir faktör sağlamaktadır.
Türkiye’den ilk kullanılabilirlilik laboratuvarını ODTÜ kurdu. İlk yaptığı araştırmalardan biride aşağıda yer almaktadır.
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü’nde üniversite sitelerinin incelenmesi için bu yöntemden yararlanılmış.

Genel anlamda ulaşılan sonuçlarda:

-Bağlantı adları açık ve anlaşılır olmalıdır.
-Bilgiler sadece yatay veya düşey eksen boyunca sıralanmamalı, bu eksenler dengeli bir şekilde kullanılmalıdır.
-Göz yakın noktalara odaklanarak hareket ettiği için birbiriyle ilgili bilgilerin gruplanarak verilmesi faydalı olabilir.
-Kullanıcıların ilk olarak sitenin sol üst köşesine doğru gözlerini hareket ettirdikleri için önemli bilgiler sayfanın sol üst köşesine konulabilir.

Usability Gününüz Şimdiden Kutlu Olsun

Usability Professionals Association (UPA) 2005′te kullanılabirlik konusunda farkındalık yaratmak ve bu konuda uzmanlaşmış insanları yetiştirmek amacıyla Dünya Kullanılabilirlik Günü fikrini ortaya attı. 2005′den bu yana her yıl Kasım ayının ikinci perşembesi Dünya Kullanılabilirlik Günü adına etkinlikler düzenlendi. 2008 yılında 43 ülkede 170′in üzerinde etkinlik yapıldı. Bu etkinliklerden birisi de Türkiye’de ilk defa olmak üzere ODTÜ‘deydi.

Kullanıcı deneyimi olmadan web site analizi hangi kriterlere uygun yapılmalı?
Bu oldukça zor bir yöntem olmasında karşın konuya göre çıkarılacak bir liste sayesinde sonuca ulaşabilmemiz mümkün olabilir.
Bunun için alanında uzman kişiler siteyi inceleyebilirler. Teknik ve görsel anlamda 2 farklı bölüme ayırabiliriz. Bu anlamda daha onlarca başlıkları ve alt kategorileri çoğaltmak mümkün. Aşağıda örnekleri görebilirsiniz:

Teknik olarak aşağıdaki şekilde analizleri yapabiliriz.

-Site alt yapısı Google kriterlerine uygun bir şekilde kurgulanmış
-Her resmin alt tag’i yer almakta
-Script, Applet ve Plug-in'lerin alternatif içerikleri eklenmiş.
-Frame içeren sayfalar da NOFRAMES alternatifi de mevcut
-HTML kodlaması W3C geçerlilik testinden onay alıyor.

Tasarım:

-Site kullanıcını bakış açısıyla tasarlanmış
-Site tasarımı ve hiyerarşisi belirli
-Gereksiz animasyon kullanılmamış
-Gereksiz bannerlar kullanılmamış
-Ziyaret edilen bağlantılar linklerden farklı görünümde

Daha da genişletecek olursak, navigasyon altında olması gerekenleri anlatan maddeler ya da kullanıcı başlığı altındaki kriterler belirlenerekte liste uzatılabilir.
Genişleyen kullanıcı kitlesi, interaktif pazarlamanın hızlı gelişimi, gelişen teknoloji, bilinçli tüketici...
Demek istediğim kullanıcıyı yakından tanımanızı sağlayan usability testleri sayesinde sonuçlar, amacınıza ulaşmanızda doğru adımlar atmanızı sağlayacaktır.

Duygu Özen

GLOBAL KRİZİN ETKİLERİ

İşler küreselleşiyor, firmalar uluslararasılaşıyor, markalar globalleşiyor, iletişim teknolojileri sayesinde dünya küçülüyor, kültürler arası geçişler hızlanıyor derken bir kriz patladı ve tüm dünyada ekonomiler durma noktasında geldi. Hemen hemen tüm ekonomiler resesyon yaşıyor. Krizden ne zaman çıkılacağı merak konusu…
Benim merak ettiğim ise; bu global kriz iş dünyası ile iş dünyasını düzenleyen kurulları (ve kodamanları) nasıl etkileyecek? Benzer krizlerin yaşanmaması için ne tip önlemler ve aksiyonlar alınacak?
Bu kriz gösterdi ki; dünya ve ülke ekonomisi için uygun görülen politikalarda eksiklikler ve hatalar var. Makro ve global düzeyde ne tip ekonomik hatalar yapıldığı ve bu hataların nasıl krize yol açtığı medyadaki ekonomistlerce tartışılıyor. Ekonomi diplomasına sahip bir pazarlamacı olarak benim bu kriz sonrasındaki döneme dair tahminlerim ve temennilerim ise biraz farklı.
Bence bu kriz devletlerin sadece kendi çıkarlarını düşünerek düzlüğe çıkamayacağını gösterecek. Çünkü dünyada sömürülecek kaynak ve topluluklar azaldı. Görüldü ki; gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler üzerinden refah elde etmesinin de bir sınırı var. Başka topraklara ait kaynakları ve insanları sömürerek bir yere kadar ilerlenebiliyor.
Bu kriz gösterdi ki; bir ülke kendi refahını artırmak istiyorsa, tüm dünyanın refahını da artırmayı düşünmek zorunda. Çünkü ülke ekonomileri birbirine tarihte hiç olmadığı kadar daha bağımlı artık. Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan bu karşılıklı bağımlılık kaçınılmaz olarak krizleri de bir virüs gibi bulaşıcı hale getiriyor.
Bu bağımlılık gittikçe daha da artacak. Günümüzde 30 yıl öncekinden daha fazla gelişmiş ve gelişmekte olan ülke var. 30 yıl sonrasında gelişmemiş ülke sayısı bugünkünden daha az olacak.
2007’de finansal piyasalarda başlayan ve virüs gibi yayılarak 2008’in ikinci yarısında reel piyasalara bulaşan, üretimi ve ticareti durma noktasına getiren bu büyük krizin bir daha yaşanmaması için neler yapılabilir?
Ekonomi arz talep dengesi üzerine oturmuştur. Arzda ve talepte istikrarlı artış ekonomileri canlı tutar. Arz ve/veya talepte istikrarlı veya istikrarsız düşüş ise krizleri meydana getirir. Üretimin düşmesine, firmaların kapanmasına, ekonomilerin küçülmesine neden olur.
Arzı ve talebi istikrarlı olarak artırmak için dünyadaki modern tüketici sayısı istikrarlı olarak artmalıdır. Bunun için ya ülkenizle beraber dünya nüfusunun artmasını sağlayacaksınız ya da modern olmayan tüketicileri modern tüketiciye çevireceksiniz.
Modern ve modern olmayan tüketici tanımlamasını neye göre yapıyorum? Öncelikle bu her iki segmenti de birbirinden üstün tutmadığımı belirtmeliyim. Hatta modern olmayan tüketicilerin hayatlarına zaman zaman özendiğimi de bilmenizi isterim.
Modern tüketici düzenli geliri olan ve bu geliriyle markalı ürünler satın alan tüketicidir. Modern tüketici çalışır, para kazanır ve bu parayı dayanıklı ve/veya hızlı tüketim mallarına harcayarak sisteme tekrar sokar. Ekonomik çarkı zenginleştiren modern tüketicinin harcama performansıdır. Modern tüketicinin bitmek bilmeyen talepleri karşısında arz edenler artar. Arz edenler arttıkça ve zenginleştikçe yeni yeni arz edilecek mallar ve hizmetler pazara girer. Bu döngü sayesinde istihdam ve girişimcilerin sayısı artar. Yani modern tüketici sayısı artar.
Modern tüketicinin döndürdüğü çark sayesinde devletler doğru düzgün vergi toplayabilir, böylece hem bürokrasisini besleyebilir hem de modern tüketicisine hizmet götürebilir. Bazı devletler bürokrasisini ve onun yakınlarını beslemeyi daha fazla önemser, bazı devletler ise veli nimetine (modern tüketicisine) hizmet götürmeyi. Elbette birincisinde çarklar sürekli arıza verir (7 yılda bir derin ekonomik krize giren Türkiye örneğinde olduğu gibi), diğerinde ise çarklar ancak bir dünya krizi çıktığında bozulur.
Modern olmayan tüketicinin ise tüketim isteği daha azdır ve bu sebeple verimli çalışma gibi bir problemi de yoktur. Genelde kendi ürettiklerini tüketirler. Marka tüketmezler. Market gibi, AVM gibi modern alışveriş noktalarından ambalajlı ürün değil, ilçe ve semt pazarlarından açık ürün satın alırlar. Tahmin edeceğiniz gibi kırsalda ve varoşlarda yaşarlar. Bu onların tercihi değildir. Ülke yöneticilerinin (hükümetlerin ve bürokratların) basiretsizliğinin kurbanıdırlar.
Bir ülkenin modern tüketicisi ne kadar fazlaysa paranın dolaşım hızı, dolayısıyla ülkenin üretim kapasitesi ve vergi üretimi o kadar fazladır. Modern olmayan tüketicisi ne kadar fazlaysa ürün, hizmet ve vergi üretimi o kadar azdır.
Modern tüketici tüm ülkeler için en değerli kaynaktır. Ne petrol, ne altın onun yerini tutabilir. Hemen her ülke bu gerçeği bildiği için vatandaşlarını kentlere yönlendirir, modern tüketici olmaya zorlar. İlçelerde dahi semt pazarları yerine marketler ve AVM’ler oluşturmaya çalışır. Tarımla uğraşanların bile modern tüketici olmasını sağlar.Geri kalmış ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki fark modern tüketici oranlarıyla hemen anlaşılır. Yalnız yaşadığımız bu kriz gelişmiş ülkelere çok önemli bir ders verdi. Bundan 60-70 yıl önce kendi ülke sınırları içindeki modern tüketiciler yetmeyince gelişmiş ülkelerin imdatına başka ülkelerin modern tüketicileri yetişmişti. Şimdi onlara da satmanın sınırına geldiler.
Global kriz şunu gösterdi ki mevcut modern tüketici sayısı uluslar arası şirketlere yetmiyor. Markaların hayatta kalması için daha fazla modern tüketiciye ihtiyaç var. Şirketler düzenli olarak satışlarını artırabilirse ayakta kalırlar. Bu da modern tüketicinin artmasına bağlıdır.
6 milyar nüfusa sahip dünyada modern tüketici olarak adlandırabileceğimiz insan sayısı 2 milyar düzeyindedir. Yapılması gereken geri kalan 4 milyar insanı daha üretken olmaya sevk etmek ve modern tüketici haline getirmektir.
Gelişmiş ülkeler, krizlerden çıkış yolu olarak petrol kaynaklarına sahip olmayı değil, modern tüketicilerin sayısını artırmayı hedef almalıdırlar.
Bu global kriz sonrasında uluslar arası şirketlerin dünya ticaretini daha da serbest kılan önlemler alınması için politikacıları sıkıştıracağını tahmin ediyorum. İstihbarat örgütlerinin, silah tüccarlarının ve şeytani politikacıların aksine modern tüketiciye ihtiyaç duyan bu firmalar gelişmemiş ülkelerin bir an önce gelişmesi için projeler üretilmesini talep edeceklerdir.

Yakın gelecekte neler olabilir?

Tüm dünyada kırsaldan kentlere göç hızlandırılacaktır. Modern dünyaya kirli gelen işler gelişmemiş ülkelere aktarılacak ve bu ülkelerin insanları, bu işlerde çalıştırılarak modern tüketici olmaları sağlanacaktır.
Bu talep yaratma süreci sırasında daha da küreselleşen dünyada ülkeler arası iş bölümü kendiliğinden ortaya çıkacak ve yazının başında bahsettiğim birbirine bağımlılık daha da artacaktır.
Ancak böyle bir süreçten sonra ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizlikler kalkacaktır. Bugünün ağır ve kirli işlerini yüklenen Çin ve Hindistan gibi ülkeler ileride katma değeri yüksek ürünlerden de kazanç elde ediyor olacaktır.
Sonuç olarak global krizin küreselleşmeye hız vereceğini düşünüyorum. Büyük ülkeler güçsüz ülkeleri sömürmek ve karıştırmak yerine güçlendirerek daha kazançlı çıkacaklarını fark edeceklerdir.

Daha uzak gelecekte neler olacak?

50 yıl içerisinde dünya parasının ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Sonrasında da dünya vatandaşlığı ortaya çıkacak, her insanın dünyada serbestçe dolaşım ve mülk edinme hakkı olacaktır. Tüm bunların olabilmesi için çok güçlü sistemler ve kurallar inşa edilecektir. Dünya ekonomisinin daha büyük ekonomik krizlerle (ki bunları global felaketler olarak da adlandırabiliriz) karşılaşmaması için bu adımların atılması gerekiyor.
Murat Şaylan

Turkcell pazarlama stratejisi mi , yoksa Ttnet mi ?

Ttnet yeni kullanıcılara netbook hediye edecekmiş. Ttnet kampanyalarını sürekli olarak yeni abonelerine yönelik hazırlıyor. Zaten , pazarda % 94’lük bir Pazar payına sahipken , bu uygulamalarla eski tüketicilerini küstürüyor.Bu kampanyalardaki amaç , internet abonesi olmayan , geride kalan kesimi cezp etmek. Oysa , bu kampanya % 94 ‘lük kesiminden kopmalara neden olabilir.Ttnet, “ nasıl olsa geride kalanlar kafeste “ düşüncesiyle pazarlama aktivitelerini yeni abonelere kaydırıyor. Yeni aboneler için uygulanan bu pazarlama aktivitesi “ ayrıcalık “ yaratırken , diğer aboneleri , daha fazla ödeyen konumuna düşürüyor.Turkcell kampanyalarında sürekli en eski müşterilerini koruyor. Kullanıcı olduğunuz yıla göre ekstra puan ya da avantajlar sağlıyor. Ttnet ise farklı bir mantıkla ilerliyor.Turkcell sadık müşteri yaratmaya, sadık müşterilerini elinde tutmaya çalışırken ; Ttnet tehlikeli bir flörte giriyor. Hürriyet gazetesinden bu konuyla ilgili kampanya haberini okuyan eski tüketicilerin tepkilerini ölçebilirsiniz.Siz olsanız eskiye mi yatırım yaparsınız , yeniye mi ; yoksa ikisi arasında eşit ağırlığı korur musunuz ?Ben , Turkcell stratejisinin daha çok iş yapacağını , memnuniyeti arttırarak , sadık müşteri kitlesini elinde tutacağını düşünüyorum.Ttnet , kablo hızı sürekli artıyor ama tüketicisiyle kurduğu iletişim gittikçe zayıflıyor.

Tanıtım İle Farklılaşma ve Cumartesi


Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, şarapta yeni boyut tanımlanıyor. Hem konumlandırmasıyla hem de tanıtımıyla tamamen farklı; CUMARTESİ. Kendine özgü dili, eğlenceli tavrı ve marjinal duruşu ile Cumartesi şarap kategorisinde ilk çıktığı günden itibaren farklı bir yerde duruyor. Şarap için okazyonların sadece romantik ve özel yemeklerle sınırlı kaldığı düşünüldüğünde, Cumartesi şarabı ismiyle, etiketiyle; şarabın sadece kasıntı ve zorlama ortamlarda değil, her ortama uyum sağlayabileceğini vurguluyor. Özellikle, gençlere konuşan Cumartesi markası ile evde basit yeme alışkanlıklarıyla eşleşen ve aynı zamanda keyifli vakit geçirilen alanlar sahipleniliyor.Bütün bunları gerçekleştirirken de Cumartesi, şarap dünyasının kalıplaşmış değer yargılarını kıran bir şarap olarak konumlandırılıyor. Rakiplerin aksine, gençlerle aynı dili konuşan bir şarap markası yaratmak hedefleniyor. Bu sebeple gençlerin hayata karşı bakış açıları ile Cumartesi markasının şarap dünyasında yapmaya çalıştığı, yargıları kırmaya yönelik hareketi paralellik gösteriyor.
Bu konsept doğrultusunda Cumartesi markası için esprili, sivri dilli, eğlenceli bir kimlik yaratmak için eğlenceli karakterler kullanılıyor. Bu karakterlerle Cumartesi hedef kitlesine zaman zaman ev partileri için farklı öneriler sunarken, zaman zaman protest görüşlerini bildiren, zaman zaman sivri dilli mesajlar iletiyor. Sonuçta Cumartesi karakterler yoluyla mesajlar verirken aynı zamanda doğrudan mecraya uygun ve hedef kitleye hitap eden çalışmalar gerçekleştiriliyor. Sinema ve müzik dergilerinde yapılan uygulamada bunlardan bazıları…Ekonomik krizin yoğun olarak hissedildiği bu dönemde ise Cumartesi fiyat indirimi kampanyasıyla yanıt veriyor. Bu kampanyada Cumartesi marka imajını sarsmadan fiyat ve okazyonların bir arada kullanıldığı “Krize Çözüm Bulma Yöntemleri” başlığı altındaki esprili ilanlarıyla krize karşı duruşunu sergiliyor.


Cumartesi markası altında yakın zamanda iki yeni ürün çıkarıldı: Öküzgözlüm ve Şirazettin. Yine karakterlerin etiketlerde ön plana çıkarıldığı, üzüm isimleriyle kelime oyunu yapılarak şarabın önemli öğelerinin ve şarap deneyiminin rahatlığının anlatıldığı Öküzgözlüm ve Şirazettin oldukça dikkat çekici.
Bu ürünlerin lansman sürecinde http://www.paramarka.com üzerinde bir reklam yarışması devam ediyor. Öküzgözlüm ve Şirazettin gençlerden yaratıcı fikirlerini bekliyor.
İşte farklılaşma!!! Daha ne denir ki?