20 Şubat 2009 Cuma

Redbull ve Pazarlama dehası



Karşınızda mükemmel bir resim. Hemen sanatsal olarak olaya yaklaşmayın lütfen. Marka, markanın ana sloganı, yaratıcılık ve ürünün pazarlaması başlıklarını bir bütün olarak düşünün lütfen. Gerçekten harika değil mi?Son zamanlarda karşıma çıkan en güzel gerilla pazarlama örneği diyebilirim sizlere. Hayatının son baharını yaşayan bir hanım teyze, torunununun elinden alıp enerji içeceğini içiyor. Sonra sanki kanatlanmış gibi, torunun bisikletini kaptığı gibi bisikletinin önünü kaldırarak pedal çevirmeye başlıyor."Redbullllll, kanatlandırırrrrrrrr!" sloganı ile tekrar karşımızda.

Slogan ama nasıl?

slogan vardır batırır, slogan vardır kazandırır
Geçen hafta sonu Eğitişim Kariyer Enstitüsü'nün "Being Marketing Genius" programına katılmıştım. Konuşmacılardan Aret Vartanyan'ın pazarlamada sloganın önemine değinirken anlattığı bir hikaye beni benden almıştı. Hemen pazarlama ile içli dışlı bir arkadaşıma mesaj çektim ağzı açık kalsın diye. 3 ya da 4 dakika sonra cevap geldi. " Daha daha yolla. Harika!"
Olayı iyice ballandırdıktan sonra hikayeye geçeyim:
Hollandalı bira markası olan Heineken light bira üretmeye karar verir. Piyasada ve tüketicide büyük bir heyecan uyandırmak için etkileyici bir slogan gerekmektedir. Sonunda slogan bulunur. "Heineken light bira ile artık bira içerken göbeğim olucak kaygısı taşımayacaksınız." Ancak işler yolunda gitmez ve olay büyük bir fiyasko ile sonuçlanır.
Çek birası olan Budweiser ise belli bir süre sonra light bira üretmeye karar verir. Önlerinde fiyasko ile sonuçlanan bir durum vardır ve yapacakları yeni ürün risk taşımaktadır. Ancak iyi bir slogan onlara satış patlaması yaptırır. Slogan oldukça basit olmuştur ve daha çok satması için teşvik edicidir. Müşterinin istediği bir slogandır.
"Artık 10 bira yerine 20 bira içebileceksiniz."

İnternette Pazarlama

Web 2.0 teknolojisini duymayan yoktur sanırım. Daha doğrusu şuan bu blogda olduğunuza göre mutlaka biliyorsunuzdur heralde. Web 2.0 bizlere inanılmaz nimetler sunuyor ve bu fırsatları en iyi değerlendiren şirketler oldu. Daha iyi bir pazarlama imkanı sunması en önemli getirisi Web 2.0. İşte internette pazarlama hakkında bir yazı.
İnternet ortamında yapılan pazarlama,klasik pazarlamadan farklı amaç ve yöntemleri kullanmaktadır. Nitelik açısından,doğrudan pazarlama tekniklerinden telefonla pazarlama ve katalogla pazarlamaya benzemesine rağmen daha geniş kapsamlıdır. Günümüzde internette pazarlamaya en kolay geçiş sağlayan A.B.D. toplumunda katalog ve telefonla alışveriş yapma geleneğinin önemli katkıları olmuştur.
Bugünkü yapısı ve özellikleriyle internette pazarlamanın,geleneksel pazarlamayı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir araç olarak değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu açıdan internet ortamındaki işletmeleri iki ana grupta toplamak mümkündür. Bunlardan birisi fiziksel ortamda faliyeti olmayan ve sadece internet ortamında faliyet gösteren yeni ekonomi işletmeleridir. Diğeri ise fizeksel ortamda var olup faliyetlerinin bir kısmını ya da tamını internet ortamına taşımaya çalışan firmalardır.
İnternet üzerinde pazarlama,geleneksel araçları da kullanan ancak, daha çok yüksek teknolojiye dayalı, hızlı ve sürekli gelişen bir tekniktir. Bu noktada internette pazarlama, geleneksel pazarlamanın,geleneksel reklamın,doğrudan pazarlamanın,yüz yüze satışın yerini bütünüyle doldurmak zorunda değildir. Ancak bu yöntemleri ileriye doğru götüren ve yeni yöntemlerle genişleten,satıcı ve alıcılara daha fazla kar yaratan bir araç olarak görülmelidir.
Geleneksel pazarlamadan başka bir deyişle fiziksel ortamda pazarlamadan internette pazarlamaya geçmek hemen her sektörde faliyet gösteren işletme için neredeyse zorunluluk haline gelmektedir. İletişim araçlarının gelişmesi ve çeşitlenmesi ile birlikte iş modellerinin yapısı da değişmektedir. Buna göre internetten pazarlama web ortamında da var olmak isteyen şirketler açısından hayali öneme sahiptir. Sadece dar bir bölgede sınırlı sayıda müşteriye hizmet veren basit iş modelleri için internet belki zorunluluk olmayabilir. Ancak günümüzde bakkallar, simitçiler,çiçikciler gibi basit iş modelleri bile internetten yararlanmanın bir yolunu bulmaktadırlar.

-Yaptığnız İşi Daha İyi Nasıl Yapabiliriz?
-Hedef Pazarımız Kimlerden Oluşmaktadır?
-Müşterimiz İnternet Kullanıyor mu?
-İnternet Bağlantısı Ürünlerime Değer Katar mı?
-Rakiplerimiz İnternette mi?
-Müşteriden Sağlayacağımız Geri Besleme Döngüsü İşimiz Kolaylaştırır mı?
-Daha Geniş Bir Alana Ulaşmak,Karımızı arttıracak mı?
-İşimizin içinde rutin olarak yapılan çok sayıda işlem var mı?
-Müşterilerim ya da Tedarikçilerimle Daha Hızlı İletişim Kurmam Gerekir mi?
-Tedarikçilerinizle internet ortamında iş yapmak etkinliğinizi artıtır mı?
-Müşterimlerim ve/veya Tedarikçilerim Gelecekte İnternet Kullanmaya Başlayabilir mi?
-Stok ve Enavanter Konusunda Durumum Nedir?
-Stok Maliyetlerimi Azaltmam Gerekiyor mu?


Bu sorulara cevabınız “evet” ise internet ortamına geçme vaktiniz gelmiş demek ki! Web sitesi oluşturmalı varsa en son teknikleri sitenizde kullanmalısınız.
not: Bu yazı İbrahim Kırcova'nın İnternette Pazarlama kitabından derlenmiştir.
Pazarlama üzerine söyleşi...

Sıcak yaz günleri geride kaldı artık. Son baharı biraz sıcak yaşasak da geleneksel dondurma mevsimimizi geride bırakmış bulunuyoruz. Her yıl bizlere tadına doyulmaz kampanyalar sunan Algida'nın bu sezon ki pazarlama performansını öğrenmek için genç işi derginiz Planet Young ekibi Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar ile görüştü.

Çorlu fabrikanın başarısından Lost’un Sawyer’ını içeren reklamlarına kadar Algida Türkiye, dünyayı kendine imrendiriyor. Algida'nın bu sezon ki reklam kampanyalarından, ulaşılan hedeflere kadar bir çok konuda ki sorunun cevabı röportajda.

TÜRKİYE’DE BİR DONDURMA SEKTÖRÜ YARATILMASINA ÖNAYAK OLAN ALGİDA İÇİN TÜRKİYE VE KOMŞULARINDA DEV BİR POTANSİYEL VAR.


Algida içindeki markaların Türk pazarındaki konumunu nasıl buluyorsunuz?

Ahmet Coşar: 18 yaşımıza basıyoruz ve bu markayı az zamanda Türk halkının seviyor olması, çok yatırım yapılmasının bir sonucu. Burada yatırıma yönelik bir liderlik ortaya çıkmış. Büyüme temposu olarak da potansiyel sunan bir kategori. Dondurmada 15 yıl önce Türkiye’de kişi başına binde 3’lük bir yıllık tüketim varken, bu oran Yunanistan’da 4,5, ABD’de yüzde 24, Kuzey Avrupa’da yüzde 18’lerdeydi. Biz, geçen 15 yılda bunu kişi başına yüzde 2,5’e çıkarttık. Yüzde 4,5’lere de gelecek birkaç yılda çok rahat çıkarız. Ev tüketimi ve sokak tüketiminde büyümenin önemli bir bölümü ev tüketiminden geldi. Dondurma sektöründe 12 ay çalışılıyor. Bu sektörde tatil yok. Türkiye portföyünde ise 140 ürün var. Bunların 50 tanesi, cironun da ana bölümünü oluşturuyor. Geri kalanların bir bölümü özel tüketici kitlesi olanlar, bir bölümü ise vazgeçilebilir olanlar. Yeni sezonun yeni ürünleri, bunların yerine tüketici ile buluşuyor.

Tüketim alışkanlığında eve yönelim nasıl oldu?

Dondurma sektörünün sıkıntısı, tüketimin 4 aylık yaz döneminde ağırlık kazanması. Ama ev tüketimine geçtiğiniz zaman, dondurma 12 ay tüketilebiliyor. 230 bin dolap yerleştirdik. Bu, en büyük dolap yatırımı. Dondurma iyi bir gıda. Kemik gelişimi için önemli. Sonuçta süt bu. Dünyanın en sağlıklı atıştırma ürünüdür dondurma. Enerjiyi de artırır, yüzü de güldürür, ayrıca serinletir. Yemeklerden sonra yenilebilecek en sağlıklı tatlı dondurma ve diyetisyenler de dondurmayı, dengeli sağlıklı gıda portföyüne tavsiye ediyor. Eskiden dolaplarda daha çok ev dışı tüketim ürünleri vardı. Ama şu anda, diğer global pazarlardan farklı bir uygulama ile ‘ev ürünleri marketlerde satılır’ yaklaşımını kırıyoruz. Bu kadar dolap varken ev içi ürün tiplerini de bunlarda bulundurma kararı aldık. Bunu birçok ülke düşünmemiş. Biz her dolabımıza ev içi ürünleri de koyuyoruz.

Ev tüketimi ve sokak tüketimi arasında nasıl bir oransal dağılım var?

Tüketimin yüzde 35’i ev tipi, yüzde 65’i ise sokak tüketimi. Ama ev tüketimi, sokak tüketimini
yakalayacak. Çünkü ev tipi hem miktar olarak daha çok tüketilebiliyor, hem evde yemek istediğinizde elinizin altında, hem de her mevsime uygun bir tüketim imkanı sunuyor. Böylece dondurmanın sadece sıcak havada yendiği mantığı yıkılmaya başladı. Büyümede önümüzdeki dönemde ev içi tüketim öne geçecek. 2020 yılına kadar Ramazan Ayı, yaz mevsimi içinden geçecek. Bu bizi biraz zorlayacak tabi. Zaten yaz dönemlerimiz kısayken, soğuk ürünlerin gün içinde tüketimi zayıflayacak. Bu yüzden söz konusu süreçte ev dışı tüketim muhtemelen düşecek ama ev içi tüketim artacak.

Türk pazarından beklentiler neler?


Gelişmekte olan ve çocuk nüfusu yüksek bir ülkeyiz. Sağlıklı bir nüfusun süte ihtiyacı var. Türkiye’de 12 milyon litre süt üretiliyor yılda ama resmi açıklamalara göre bunun sadece 3-3,5 milyonu hijyenik. Bu yüzden biz Avrupa’ya süt ve sütlü ürünler ihraç edemiyoruz. Bu kararda, Avrupa’nın kendi koruma politikalarının da etkisi vardır. Ama sonuçta dondurma, sütü ve kalsiyumu en iyi sunabilen gıda. Biz de dondurma tüketimini artırmakta kararlıyız. Bugün kişi başına 2,7 litre olan tüketimin, 3 yılda 4 litreye çıkabileceğini, 5 yıllık dönemde her yıl yüzde 20 büyüme oranının devam edeceğini düşünüyoruz. Bu, sektör için hedefimiz. Çünkü hem dolap yatırımları artacak, hem daha farklı dondurmalar gelecek, hem ‘piyasa yeterince büyüdü’ diyerek bekleyen yeni markalar da girecek bu pazara. Bu pazar büyüyecek ve
5 yıl sonra bugünün iki katına çıkacak.

Dış pazarlarla kıyasladığımızda Türk pazarı nasıl bir konuma ve potansiyele sahip?


Dondurmada 50 milyar euro’luk bir dünya pazarı var ve Unilever bu yapıda birinci firma. Türkiye de ilk üçte. Önümüzde ABD var ve ikincilik için İtalya ile çekişiyoruz. Gelişme potansiyelimiz itibariyle de Endonezya, Rusya, Hindistan ve Brezilya ile yarışıyoruz. Bu ülkelerde gençlere, çocuklara yönelik yapılacak çok şey var. Avrupa’dan Rusya, Çin, Güney Afrika ve Türkiye bölgesi içindeyiz ve bu bölgede stratejik olarak önemli bir konumumuz var. Dünya nüfusunun yüzde 75’i bu bölgede, dünya ekonomisinin büyümesinin yüzde 50’si burada. Hem de bölge hâlâ fakir olmasına rağmen... 10 yıl sonra bu bölgenin ekonomisi, toplam Amerika ve Avrupa kıtalarından daha büyük bir hale gelecek. Diğer doymuş pazarlarda değer yaratmak ve inovasyon zor. Ama burada nüfus genç, yaş grupları farklı. Dolayısıyla pazarda segmentasyon daha rahat yapılabiliyor ve insanlar denemeye çok hazır. Tüm firmaları çeken de bu. Bu potansiyel Irak, İran, Kafkaslar, Suriye gibi noktalarda inanılmaz. Oradaki tüketici daha tüketmeye yeni başladı.

Bölgeye sık sık gidiyorsunuz, değil mi?

İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Suriye seyahati yaptım. İran’a tekrar gideceğim. Dondurmada dolaplarımızı koyduk. 5 yıl içinde Suriye’ye dondurmanın giriş gümrüğü sıfıra inecek. Ben şimdi Suriye’ye yüzde 15’lik vergiyle dondurma sokabiliyorum. Bu oran her yıl azalarak 5 yıl sonra sıfır olacak. Ben de, ‘5 yıl sonra yerli üretici ile rekabet edebilirim’ diyerek bu işe giriyorum. Zaten komşum olan pazar. Bu pazarı niye başka bir ülkeye kaptırayım? Hem üretim yapan hem de sınırlarımız olan ülkelere iletebilen bir ülke oluruz. Türkiye lojistik olarak buna çok uygun. İşçilik açısından da iyi. Bu durumda Türkiye çevresinde 3-5 milyon insana iş imkanı açılabilir.

Türkiye pazarına ne gibi yeni ürünler girecek?

Ben&Jerry’s’i getirdik. ABD’de elit dondurmalar arasında piyasa lideri, Avrupa’da büyümenin lokomotifi. Şu anda Türkiye’de aslında her şey var. Türkiye dondurmayı gördü. Şimdi öğrenmemiz gereken; daha fazla yerde, daha fazla etkinlikte dondurma tüketmek. Frekansı daha yüksek tutmak.

Çorlu’daki fabrika, global bir örnek değil mi?

Evet. Tüketici alıp açana kadar dondurmanın tüm sorumluluğu bizde. Çorlu fabrikamız, Dünya Geliştirme Ödülü’nü kazanmış bir fabrika ve Küresel Fabrika Operasyonları İyileştirme Lideri seçildi. Dondurmada en son teknoloji burada. Bu yatırım planlanmasaydı, bu büyüme de olmazdı. Ayrıca hem Algida takımı hem fabrika takımı bu fabrikaya çok sahip çıkmış. Ürün geliştirme konusunda sınır tanımıyor oradaki ekip. Bunun ödülü olarak biz bulunduğumuz bölgenin ürün geliştirme merkezi olduk. Burada Türkiye’nin pazarlamasını yapan departmana ek olarak, Güney Afrika’dan Suudi Arabistan’a geniş bir bölgenin yerli ve yabancı uzmanlardan oluşan bir araştırma merkezi var. Üretimin yüzde 7-8‘i ihraç ediliyor. İhracatı artıramıyoruz çünkü sütü satamıyoruz. Romanya ve Bulgaristan’a satıyorduk ama onlar AB’ye girince kesildi. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Kazakistan gibi pazarlara satabiliyoruz.

Fabrikada yatırım planları var mı?

Şu ana kadar 400 milyon euro’luk soğuk hava ve fabrika yatırımı yapmış durumdayız. Her yıl da, yine büyüme ile orantılı olarak, yaklaşık 30 milyon euro’luk yatırımlarımız oluyor. Kapasite ihtiyacını sürekli geliştiriyoruz. Yeni bir fabrika da yanımızda kuruyoruz. Yan arsayı aldık. Kapasitemiz iki katına çıkacak böylece 5 sene sonra.

Türkiye pazarındaki stratejiniz nasıl?

Sezonu uzatma yönünde ev içi tüketime odaklandık. Dondurmanın eğlence ve güvenilir ürün platformuna da odaklanmış durumdayız. Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile bu platformlar üzerinde çalışıyoruz. Fındık Federasyonu ile de çalışıyoruz. Fındığın kaliteli tüketim ortamlarından biri de dondurma. Çikolata, Türkiye’nin en kaliteli çikolatası. Magnum çikolatayı çıkarttık, Türkiye sallandı. Yeniler de geliyor. Her sene yeni portföy yapmaya özen gösteriyoruz. Her sene varolan ürün gamının yüzde 10’unu yeni
liyor, en tercih edilenleri tutuyor, zayıf yüzde 10’u çıkartıp, yeni yüzde 10 getiriyoruz. Ciddi araştırmalar yapıyoruz. Mesela ben şu anda 2011 yılının dondurmalarını tadıyorum.

Ya reklam çalışmaları?

Reklamlarda görünürlük bizim için önemli. Dolaplarımız, şemsiye ve kamyonların üstünde hep görünür reklam yapıyoruz. Medya araçlarına ek olarak sokaktaki görünürlüğümüz çok önemli ve çok yoğun. Tüketiciye medya aracılığıyla erişimde de Magnum, Cornetto ve Max’ın kendilerine has platformları var. Magnum global bir marka ve bir çizgisi var. Geçen sene Eva Longoria kampanyası vardı. Bu sene pazar çalışmalarımızda gördük ki, Ev
a’yı bu sene de kullansak tam istediğimiz etkiyi yapmayacaktı. Bunu global takımla da konuştuk. Onlar global reklamlarda Eva’yı iki sene daha kullanacaklarını söyleyince, biz ısrarcı davrandık.

Lost’un Sawyer’ının olduğu reklamlar böyle mi doğdu?


Evet. Sonuçta Lost dizisinin oyuncusu Josh Holloway’de karar kıldık. Türkiye’ye özel bir reklam çektik ve geri dönüş olumlu oldu. Global firma bu konuda Türkiye’yi özgür bıraktı. Bu reklam Josh için de bir ‘ilk’ oldu. Lost’u da bu vesileyle izlemeye başladım. Bu reklamı özellikle Avrupa çok beğendi. Reklamı yurtdışından kullanma talepleri geliyor. Global de merkez çok beğendi. Belki gelecek dönemlerde kendi reklam projelerimizi yine kendimiz yapabiliriz.

Pazarlamanın kısa yolu: e-posta

Markaların tanıtımda kullandığı, müşteri memnuniyeti için vazgeçemediği e-posta yoluyla pazarlamanın risklerini göz ardı etmemek gerekiyor.Elektronik posta hepimizin hayatını kolaylaştırıyor. Ama bazen posta kutumuzdaki mailler sinirlendirmiyor değil. Büyük bir kısmı şirketlerin müşterileriyle hatta muhtemek müşterileriyle bağlantıya geçmek, markalarını tanıtmak için gönderdikleri maillerden oluşuyor. Pazarlama stratejilerinden etkili yollardan biri de e-posta. Şirketlerin büyük bir kısmı için e-posta ile pazarlama, satışları ve müşteri memnuniyetini arttırmak için ideal. Öyle ki, kimi şirketler doğrudan pazarlama yapmanın getirilerine kısa sürede ulaşıyor.Bu etkili yolu kullanmanın yolu, SPAM olarak algılanmamak. En iyi yöntem ise gönüllülerden oluşan bir liste oluşturmak. Tabii promosyon ve şirket bilgilerini içeren e-postaları sadece bunu talep eden kişilere yollamak da etkili bir yöntem. Diğer yandan web sitesine giren ziyaretçilerin tek bir klikle listeye üye olmasını sağlayarak,tanıtımlarda ve konferanslarda onların listeye katılmalarını önererek ve satış yaptıktan sonra da onlarla iletişimde kalarak gönüllü üyeler yaratılabilinir. E-posta ile pazarlamanın yararlarını bir kalemde sıralamak mümkün. Şöyle ki; maliyeti az,anlık,etkileşimli,müşterilerle iletişimi hemen yayar, yanlış e-posta adresi gibi durumları ,olumlu ve olumsuz yanıtları,web sayfaları ziyaretleri,satışlarda ki artışı izlemeyi kolaylaştırıyor.Konumuz olan dezavantajlara gelirsek, öncelikle çok fazla e-posta alan müşteriler,posta kutularında iletilerine filtre uygulayabiliyor. Gönderiniz okunmadan silinebilir. Önemli olan alıcıları yakından ilgilendiren e-postaları göndermek. E-posta etkili bir pazarlama yöntemi ancak şirketin mail listesinden çıkmann kolay ve güvenli olması gerekiyor. Listeyi oluşturmak kadar alıcıların istedikleri anda listeden çıkması da kolay olabilmeli. Ne yazık ki, Türkiye'de bu sistem henüz sağlıklı çalışmıyor. Bu durum potansiyel müşterileri rahatsız edebiliyor.

Kriz ve Dijital Pazarlama


"Krizde durmak, ölmek demektir. Krizde dijital pazarlamayı gözardı etmek ise iki kez ölmek demektir. " Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nün düzenlediği ileri düzey pazarlama sertifika programı Being Marketing Genius Programının Mentorü ve Medyanet Marka Koordinatörü M. Sedef Tenim Kayaokay pazarlama dünyasındaki 2009 beklentilerini bizlerle paylaştı. Kayaokay’ın düşünceleri şu şekilde:“Kaynakların finansal, çevresel hatta politik olarak azaldığı ortamda 2009’da pazarlamaya yegane nefes aldıracak alanın dijital pazarlama ve sosyal medya olduğunu göreceğiz. Bunun tek nedeni yaratıcılığın yüksek ve çok sesliliğin olduğu, tüketicinin üzerine üzerine gitmeden onların hayatlarının bir parçası olacak adımlara rastladığımız, pazarlama yatırımın geri dönüşünün en hızlı ölçülebildiği şimdilik tek pazarlama aracının dijital dünya olduğunun 2009’da daha fazla farkına varacağız. Kısaca kısıtlı kaynaklarımızdan daha iyi geri dönüşler için çalışıyor olacağız.Dijital dünyanın pazarlamaya açtığı kapıları gözardı etmeye ve onu klasik medya planlama stratejileriyle yönetmeye devam eden firmaların bütçeleri 2009’da ciddi sarsıntı geçirecek. Krizi fırsat olarak algılayanlar ve planlarını daha hızlı, yaratıcı ve anlamlı iş sonuçlarıyla geliştirmeye devam edenlerin sırtı yere gelmeyecek. Evet pazarlama bütçeleri daralacak ancak çeşitli kanallar üzerinden ölçülebilen stratejiler ile beklenmedik derecede olumlu iş sonuçları göreceğiz. Krizde durmak ölmek demektir. Krizde dijital pazarlamayı gözardı etmek ise; iki kez ölmek demektir.”Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nün düzenlediği ileri düzey pazarlama sertifika programı “Being Marketing Genius”, 17 Ocak’ta yeni dönemine başlıyor. Bugüne kadar Google, Coca-Cola, Algida, Turkcell, Vodafone, Vileda ve P&G gibi firmalardan 150’ye yakın pazarlama profesyonelinin konuşmacı olarak katıldığı program; katılımcılara pazarlama dünyasının içinde yaşama ve buradaki deneyimlerini iş yaşamlarına taşıma fırsatı sunuyor. Değişen dünya ve tüketici davranışları, ürünü farklılaştırma taktikleri ve yeni trendler üzerine pazarlama dahilerinin fikir üretmesine katkıda bulunan program; ürünlerini pazarda lider konuma getirmek isteyenler için benzersiz deneyim olma özelliğini sürdürüyor. Mentorumuza teşekkürler.

Pazarlama sırasında beş hata…

Müşteri ile tüketicinin farklı olduğunu yeni yeni kavrıyorum. Eskiden ikiside aynı şey der geçerdim. Ancak gerçek öyle değilmiş. Müşteri ihtiyacı olan ve pazarlamacıların peşinden koştuğu kişidir. Yani tüketici adayıdır kendisi. Daha bir şeyi tüketmemiştir. Tüketici ise eskiden müşteri olan, şimdi ise aldığı ürünün keyfini süren kişidir. Bu iki kavramın farklı olduğunu bilmenizi istedim konuya girmeden önce. Artık konuya gönül rahatlığı ile girebilirim.
Efenim, ürünlerinizi pazarlamakla yeterince vakit harcayıpta, hala daha istediğiniz kadar satış yapamıyor musunuz? Sizlere daha önce de belirtmiştim; gerçek şu ki, müşterilerin ihtiyaçları vardır ve müşterilerin bir ürün alması için bazı aşamalar vardır. Eğer pazarlamanız müşterilerin ihtiyaçları ile örtüşmüyorsa, satış yapamamanızın sebebi budur işte.
Sadece bir ürün ve “fiyat” tarafından ikna olmayan biz tüketiciler , ürünün faydalarını da göz önünde bulundururuz; işte bunlar satın almadan önce gerekli sebeplerimizdir. Hemen panik olmayın lütfen, bugün sizlere bizleri müşteri konumundan tüketici konumuna nasıl dönüştürebileceğinizi ve olabilecek pazarlama hatalarınızı 5 maddelik liste halinde sıraladım.
1- Ürünlerinizin farkında olmayabilirler…
Tüketiciler ürünlerinizin farkında olmadığı için ürünlerinizi satın almıyor olabilirler. Eğer pazarlama yapıyorsanız ve müşterileriniz hala daha sizi bilmiyorsa, taktiğinizin ve stratejinizin neden çalışmadığını düşünmelisiniz ve bunun için yeterli zamanınız olucaktır. Ayrıca, doğru pazarlamayı mesaj yolu ile mi yapmaya çalışıyorsunuz? Peki mesajınız ürünlerinize bir ilgi oluşturdu mu? Şunu unutmayın ki çözümler her zaman daha fazla pazarlama değildir, çünkü sorun pazarlama yönteminiz ve pazarlama için kullandığınız araçlar da yatıyor olabilir.
2- Ürünlerinizin faydasını anlamıyor olabilirler…
Tüketiciler sadece fiyata dayalı olarak ürünleri almazlar. Şimdi bu fiyat faktörü önemli değil anlamına gelmesin lütfen, çünkü fiyatta önemlidir. Müşterilerinize ürünlerinizin yararını sormayı denediniz mi hiç? Verecekleri cevap çok önemli. İşte bu yüzden müşterilerinizin ürünlerinize ilgi duyması için, pazarlama stratejiniz ürün faydası merkezli olmalı. Ürünlerinizin en önemli üç faydası gösteren bir liste oluşturun ve bunu pazarlamanızda kullanın.
3- Ürünlerinizin değerini algılayamaya bilirler…
Tüketiciler ürünlerinizi değerli görmediği için satın almaya da bilirler. Bu da önemli bir etken olabilir. Peki tüketiciler nasıl ürünlerinizin değerini algılayacak? Siz ürünlerinizin faydasını kullanarak onların gözünde bir değer oluşturabilirsiniz, ve bu değer algısı ürünlerinizi satmanız konusunda size yarar sağlayacaktır. Eğer müşteri ürünlerinizi değerli görmüyorsa, markette alışveriş yaparken basitçe ürünüzünün yanından geçip gider. Pazarlama mesajınızda mutlaka bir değer algısı oluşturulmalıdır.
4- Ürünlerinizin ihtiyaçlarını karşıladığını düşünmüyor olabilirler…
Ürünlerinizin yararı ve değeri hakkında konuştuk, şimdi ihtiyaçlar hakkında konuşalım. Tüketiciler ürünlerinizin onların ihtiyaçlarını karşılayacağını biliyorlar mı? Onların hayatını kolaylaştırıyor mu? Zaman tasarrufu sağlıyor mu? Kendilerini daha iyi hissettiriyor mu? Ürünlerinizin müşterileri tatmin etmesi için neye ihtiyacı var? Bu soruları cevaplandırmalısınuz öncelikle. Daha sonra müşterileri misafir konumuna koymadan, onları neden ürünlerinize ihtiyaçları konusunda eğitin.
5- Ürünleriniz onlar için ulaşabilir değildir…
Müşteriler ulaşılabilir olmayan ürünleri alamazlar. Dikkat ettiyseniz almazlar demiyorum, alamazlar diyorum. Eğer onlar ürünlerinizi duyuyor ama erişemiyorsa, unutun gitsin. Tüketiciler ürünleri alım ve kullanım sırasında kolaylık ister. Peki siz ürünlerinizi daha fazla nasıl ulaşılabilir yapabilirsiniz? Farklı yerlere koyarak mı? Farklı bir şekilde dağıtımını mı yapmak? Belki de ürünlerinizi online olarak teklif etmelisiniz? Ürünlerinizin erişilebilirliği hesaplıyın ve değişiklik yapmanız gerekiyorsa yapın.